Günlük hayatta her bireyin başına gelebilen doğal bir insan yansısı olarak görülen gerilim, bir manada hayatın da bir kesimi. Hayatımızda ani ve beklenmedik değişimler yaşandığında ya da kimi zorluklarla karşılaştığımızda, bedenimiz zihinsel ve fizikî yansılar üretir. Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen sarsıntılar sebebiyle de ülkece, fiziki yaralarla birlikte ruhsal yaralarla da karşılıyoruz.  

Deprem ise travmatik tesirlere sebep olabilecek ani gelişen ve beklenmedik doğal bir afettir. Beklendik bir olay karşısında bile ağır gerilim altında travmatize olmak mümkünken beklenmedik ve ani gerçekleşen, denetimimizin olmadığı doğal afet üzere felaketlerde gerilim oranımız ve travmatize olma riskimiz artar. Deprem akut devirde endişe, telaş oluşturur. Uzun devirde ise travma sonrası gerilim bozukluğu oluşumuna neden olabilir. Gerilim yansıları, bedenimizin yeni durumlara ahenk sağlamasına yardımcı olur. Günlük olaylara bağlı olarak düşük düzeylerde yaşanan gerilim beraberinde şahsa olumlu sonuçlar yaşatırken, geçmişteki tecrübelerimize ve afet felaketlerine bağlı olarak sonucu korku bozukluğuna hakikat giden uzun müddetli ve yüksek gerilim düzeyi, vücudumuzda önemli tahribata yol açabilir. 

Stresten korunmanın yollarını ve korku bozukluğuyla baş etmede fitoterapötik dayanakların önemini Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Murat Aksoy’a sorduk.

Düşük dozda yaşanan gerilimin muvaffakiyetle yanlışsız orantılı olduğunu söyleyen Aksoy; “Buna en klasik örnek bir işi vaktinde bitirebilmek için geçen müddette yaşadığımız gerilimdir. Lakin gerilimin kaynağı tüm ülkemizi etkileyen sarsıntı üzere doğal afetler ise şiddetli olabilir. Şayet gerilimi ortadan kaldırma imkanımız yoksa ve bu nedenle de uzun müddet devam ediyorsa, bedenimiz gerilimle baş edebilmek için bir grup savunma düzeneklerini devreye sokar, bu da hastalıklara sebep olabilir” diyor. 

“En fazla kalp-damar sistemi etkileniyor”

Vücudun gerilime karşı verdiği karşılıklar ortasında en değerlisinin kalp damar sistemindeki değişimler olduğunun altını çizen Aksoy; “Bir gerilim kaynağıyla karşılaştığımızda kalp süratimiz artar, kan basıncı yükselir ve teneffüs sıklaşır. Zira o esnada dış tehdit algılanır. Gerilim nedeni ortadan kalkarsa sistem eski haline geri döner. Lakin daima hale geldiğinde, beden savunma ve akın istikrarını yitirerek hastalıklarla boğuşma noktasına gelebilir. Bunlar ortasında kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, kalp ritim bozuklukları, obezite, depresyon ve anksiyete sayılabilir” diyor.   

“İyi hissetme halini doğal formüllerle desteklemek önemli” 

Murat Aksoy, sarsıntı üzere doğal afetlerin evvelden bilinemeyişi, kişinin çaresizlik duygusu hissetmesi, hayatında değişimlere neden olması ve ruhsal sıkıntıların ortaya çıkmasına neden olurken sarsıntı sonrasında depresyonun ve travma sonrası gerilim bozukluğunun en sık görülen ruhsal bozuklukları olduğunu vurguladı.

Depresyonun, sıhhat otoriteleri tarafından 2030 yılına kadar dünyanın en büyük sıhhat sorunu olabileceği kaygısını taşıdıklarını belirten Aksoy, depresyon ilaçları kullanımında yaşanan artışın, fitoterapötik eserlere yönelerek daha doğal yollarla tahlil yaratılmak suretiyle dengelenebileceğini vurguluyor. Yaşadığımız bu hüzünlü ve sıkıntı günlerde his durum bozukluğu, depresyon, gerilim ve dert idaresine doğal içeriklerle takviye olan eserler tercih edebileceğimizi belirten Aksoy; “Standardize patentli Safran ekstresinin tek başına kullanımında olumsuz his durumlarını yaklaşık %31 oranında azalttığına, antidepresanla bir arada kullanımında ise yaklaşık %42 oranında olumlu tesir yarattığına yönelik yapılan kimi çalışmalar mevcut. Safran yani Crocussativus bitkisi çiçeklerinin dişi organının doruğu (stigma) tarih boyunca yalnızca bedelli bir baharat olarak değil, birçok hastalıkta tesirli olabilen bir ilaç olarak da el üstünde tutulmuştur. Tıpkı biçimde, bugün yapılan çalışmalar bize gösteriyor ki, anksiyete ve depresyon üzere menapoz semptomlarında da östrojenik tesir olmaksızın, safranın %33 civarında bir oranla olumlu tesir sağladığı istikametinde. Toplaması çok zahmetli, bu nedenle de kıymetli bir bitkisel eser. 

Crassulaceae familyasından bir bitki çeşidi olan Rhodiola’nın da tekrar standardize ekstresi, hafif ve orta şiddetli depresyonda, duygu-durum stabilizasyonunu sağlamada yardımcı oluyor” diyor.  

1 saat içinde tesirleri görülüyor! 

Fitoterapötik eserlerden; Psikiyatri, bayan hastalıkları gastroenteroloji, diyetisyen, cerrahi, üroloji, fizik tedavi ve ortopedi, atlet sıhhati ve bilişsel performans üzere branşların yararlanabileceğini vurgulayan Aksoy; “Melisa ekstresi de tesirli bir bitkisel eserdir. Tükürükteki kortizol düzeyini süratle düşürdüğü için anksiyetik tabloyu istikrarlar ve günlük performansınızı takviyeler. Öbür bir örnek pasiflora ekstresi. Yapılan araştırmalarda, hafif ve orta şiddetli anksiyete skorlarında yan etkisiz güzelleşmeyi sağladığı görülmüş. Cerrahi operasyonlardan 90 dakika evvel pasiflora ekstresi kullandırılan hastaların anksiyete skorlarında 10. ve 30. dakikalarda besbelli biçimde düzgünleşme gözlemlenmiş. Natürel tüm bu ekstrelerin standardize ve patentli olduğundan emin olmak lazım. Lavanta yağının da genel anksiyete problemleriyle baş etmede tesirli unsurlardan olduğu tespit edilmiş” diyor. 

Tüm bunların yanı sıra gerilimle baş etmenin sağlıklı yolları ortasında günde 30 dakikalık idmanların, toplumsal faaliyetlerin ve değişimlere açık olabilmenin de yeri olduğunu belirten Aksoy; “Elbette sağlıklı hayat kurallarına uymak, sağlıklı beslenmek, uyku sistemimizi gerçek halde kurgulamak da faydalı olacaktır. Hayatımızda bizi aksiliğe yöneltecek sıhhatsiz tercihler yapmak bizi yalnızca çıkmaza sokar. Bu üzere durumlarda da doğal teknikleri tercih etmek tekrar kişinin kendi elinde. Bunların yanı sıra zelzele sebebiyle yaşanan gerilimin boyutu hayatımızı güçleştiriyorsa, doğal takviyelerin yanında ruh sıhhati uzmanlarına ya da ruh sıhhati uzmanı bulunan merkezlere başvurmalıyız.” formunda kelamlarına devam etti.  

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı